Annelere tüyolar

Çocuk Gelişiminde Yaratıcı Drama. Bir Ayla Algan Röportajı

Zeytin’in Yaratıcı Drama eğitime başlamasının en güzel yanlarından biri de bana Ayla Algan’ı daha yakından tanımama fırsat vermiş olması. Kendisi gerçek bir oyuncu olmasının yanı sıra iyi bir eğitmen ve bana göre harika bir terapist. Çocuk psikolojisinden çok çok iyi anlıyor. Çocukların dünyasını çözen hayatta her şeyi çözer. Zaten o da çözmüş. Hayata sıcacık, pamuk gibi bir pencereden bakıyor. Dur durak bilmeden çalışıyor. Dev bir çınar ağacı gibi sayısız dalları var ve onları da ihmal etmiyor. Kendisini beslerken onları da besliyor. Sadece yaratıcı drama için verdiği emek, yetiştirdiği öğrenciler bile her şeye bedel… Bu arada röportaj yapmayalı uzun zaman olmuştu. Özlemişim… O zaman gelsin sorular!

Drama aslen nedir? Zira ben tiyatro eğitimi annem de acıklı bir şey olarak biliyorduk. Kısaca özetler misiniz?

28 sene önce İnci San’la yaratıcı dramayı kurduk. Yaratıcı drama Macaristan’da Moreno’nun bulduğu bir sistem. Tiyatroyla ilgisi yok bunun. Psikoteknik bir olgu. Biz milli eğitime bağlıyız. 6/8 ay içinde eğitim veren liderler yetiştiriyoruz. Okullarda rehberle birlikte çocuğu tanımak, çocuğun görsel, zihinsel gelişimi hakkında bilgi sahibi olmak için kullanıyoruz. Oyunlarda tip ve rol vermiyoruz. Yani sen şunu diyeceksin ya da şunu oynayacaksın demiyoruz. Ona çocuk kendisi karar veriyor. Tiyatrodan bir farkı da bu. Tiyatro da roller ve replikler en baştan bellidir. Drama da ise o anda belli olur. Kişi kendisi karar verir.

Aile oyunu oynuyorlar diyelim ki. Çocuğun seçtiği roller ne anlama gelir?

Örneğin çocuk babayı oynamak istedi. Bu; babayı rol model alıyor anlamına gelir. Bu iyidir. Anneyi oynamak istiyorsa ki; erkek çocuklar genelde bunu tercih ederler, anneden kopmamış anlamına gelir. Ona biz regresyon diyoruz. Rahme geri dönme isteği anlamına geliyor. Hem en kutsal, hem en rahat ettikleri hem de anneye en rahat sahip çıktıkları yer orası. Kardeşi oynamak istiyorsa; kardeşi istemiyor anlamına geliyor. Onun yerini alsın istemiyor. O kardeşi oynarsa tek çocuk olmuş olacak ailede.

Ayla Algan

Ayla Algan

İnanılmaz bir şey…

Çocuğa 12 yaşına kadar ne öğretirseniz kar. O zamana kadar gelişiyor çünkü beyin katmanı. İlk kültürleri küçükken devrediyorsunuz. 12 yaşından sonra ise kendi kararlarını verecek aşamaya geliyorlar. “Ben Hristiyan olmak istiyorum”, “Ben doktor olmak istiyorum” diyecek duruma geliyorlar. Ancak doğum tarihini ya da coğrafyasını değiştiremiyorsun. Bazı şeyler değişir, bazı şeyler değişmez. Onları da öğrenmesi lazım. İşte tam bu noktada yaratıcı drama devreye giriyor ve katalizör görevi görüyor. Polyannacılık olmuyor. Her şey çok güzel olacak demiyor. Ama olmayan şeyleri kendi elinde objeleştiriyor ve onunla konuşuyor bir büyük gibi.  Yaratıcı dramanın kurucusu Moreno bunu şöyle çıkartmıştı. Parklara gidiyordu, çocuklara masal okuyordu. Çocuklara siz bitirin masalı diyordu. Mutlu sonla bitirenlerde sorun yok ama kötü bitirene neden kötü bitirdiğini soruyordu. Anne ayrı, evde kavga var. Çocuk bir şekilde kendisini ele veriyor. 4 yaş grubuna eğitim veren Nazlı Hoca iki elin başın üzerinde olduğu bir duruş keşfetmiş. Karşıdan bakıldığında bir tür yoga duruşu gibi görünüyor ama aslında bir anlamı yok. O bu duruşu derslerinde çocuklara susun demek için kullanıyor. Öğretmenin öğle durduğunu gören çocuklar susmaları gerektiğini anlıyorlar. Çocuklardan birinin annesi telefon ediyor; “Ne yaptınız çocuğuma, bir acayip hareket yapıp duruyor öylece” diyor. “Ne yapıyordunuz siz?” dedik, sonradan anlaşıldı ki anne ve baba münakaşa ediyor çocuk da onların kavgasına son vermek için “Susun” işareti yapıyor.

Ay ağlayacağım şimdi.

İşte bu objeleşmiş bir şey.

Büyük oğlum şimdi 4.5 yaşında. Biz kullanmasak da ölüm kelimesi bir şekilde kelime hazinesine girdi. Okul ya da arkadaşlarından artık ben de bilmiyorum. Bunun kötü bir şey olduğunu biliyor ve zaman zaman bana sorular soruyor. Ölümden korkan ben ise annesi olarak ne cevap vereceğimi, ona ölüm tanımını nasıl yapacağımı bilemiyorum.

Ölüm lafı geçmemeli. Ölür gibi gözükür sonra yeniden doğar diyeceksiniz. Karpuzu yiyoruz ondan sonra  çekirdeğinden Mayıs ayında yeniden karpuz çıkıyor diyeceksiniz. Birini mi kaybetti peki?

Hayır, ama 5 yaşında başlıyor zaten çocuklarda bu olgunun sorgulanması.

Olsun. Sen yine de her ölen için ölümsüz diyeceksin. “Atatürk de öldü ama hala yaşıyor”. Bunun gibi bir alternatif getireceksin. Büyük anne öldü ama biz onu yaşatıyoruz. “Nerde onun o güzel börekleri” diyoruz. Herkeste doğuştan bu korku vardır. Real dünyada bunu çözemezsin. Ancak irreal dünyada yaratma ediminle o korkuyu aşabilirsin. Çünkü biz yaratıcı olabiliyoruz. Hayvan yaratıcı olamaz. Bizi kültür, hayvanları ise doğa korur. Dolayısıyla onu kompanse edersek biz ölümlü değil ölümsüz oluruz. Soyut bir şeyi soyut bir şeyle çözebilirsin ancak. Ölümsüzlük için çalışıyorsun şu an. Benimle yaptığın bu söyleşinin amacı da ölümsüz olmak istemen. İnsanoğlu ödlektir. Doğduğu anda bedeninde ve zihninde ya da çevresinden gördüğü bir ölüm korkusu vardır ve onları kompanse etmek için yaratıcı olur. Onun için resim yapar bırakır, fotoğraf çeker bırakır.

Çocuğa nasıl yaklaşmalı bu durumda?

İnsandan değil de kedi köpekten yola çıkarak yaklaşmak daha doğru olur. Köpeğimiz öldü. Çocukları vardı, biz de onun çocuklarına bakacağız.

Öyle bir hikaye yaşanmamışsa ne yapacağız peki?

Kaybedilen kimse onun resmini çizeceğiz evimizin duvarına asacağız. Objeleştirerek anlatılması lazım. Resim çizerek, heykel yaparak ne kadar objeleştirilirse, ne kadar somut olursa o kadar o konuyla cebelleşmesi kolay olur.

Konuşarak çözülemez mi diyorsunuz?

Yok. Tuna’nın yaşı için, o kadar küçük yaşlarda konuşmayla anlatılamaz. Hatırlamaz, unutur gider.

Peki, sizce yaratıcı drama okullarda yaygın mı yeterince?

İyi okullar buluyor ve uyguluyorlar bu tekniği. 4.5 yaşındaki çocuğa yaratıcı drama tekniği ile solfej öğreten okullar var. Her nota bir yerde oturuyor.

Ayla Algan... Hayran hayran bakıyorum kendisine:)

Ayla Algan… Hayran hayran bakıyorum kendisine:)

Üniversite sınavına hazırlanan gençlere de yine yaratıcı drama tekniği ile eğitim veriyorsunuz. O nasıl oluyor?

Yaratıcı drama branşa göre belirleniyor. Kişi nerde zayıfsa kendi seçiyor. Başka bir zihniyet getiriyor. Sokakta yolun ortasına biri arabasını bırakmış Ne yaparsın küfredersin. Yaratıcı drama; hastası vardı, arabayı bıraktı hastaneye götürdü aceleden arabayı bıraktı diyor.

Olaylara pozitif bakmayı öğretiyor, harika.

Kendimi üzmüyorum en azından. Mesela en kısa boyluya biz kralı oynatırız. Ya da en çirkine yakışıklı prensi oynatırız. Ama tiyatroda kralı en heybetli, en uzun olana oynatırız. Prensi en yakışıklıya oynatırız. Yaratıcı drama ile tiyatro arasındaki farkı anladın mı şimdi?

Kesinlikle. Egosu tatmin oluyor.

7/12 yaş arasında süper egosu gelişiyor çocukların. 4/7 yaşta egosu gelişiyor. Çocuklar anne babanın sevgisini kaybetmemek için kendi savunma mekanizmalarını kullanmayabiliyorlar. Çok beğendiği bir oyuncağı paran olmadığı için beğenmedim diyerek geri çevirebiliyor. Bu tür çok vazgeçmeler iyi değildir. Karakter bozukluğu yapar büyüyünce. 4 yaş çok önemli. O yaşlarda merakları giderilecek. Çok şey öğretmen gerekecek mesela senin de oğluna şu yıllarda. Piyano çalmayı öğrenecek, resim yapmayı öğrenecek. Çok da fazla kendini zorlama. Bu süreçte sen de ondan çok şey öğreneceksin. Mesela bir şey anlatmak istediğinde onu sual yap ve ona sor.

Mesela?

Aptalı oyna, bunu nasıl yaparım de? O vermiş olsun cevabını. Böylece söylediği şeyi yapmasını da sağlamış olursun.

Onu bilmeden denedim aslında. Arabada küçüğün ağlama krizi tutmuştu bir gün. Su verdim olmadı. Emzik verdim olmadı. Sonunda döndüm büyük oğlum Tuna’ya sordum. “Sence neden ağlıyor kardeşin? Ne istiyor olabilir?” dedim. “Şu radyoyu kapat başı ağrımış” dedi. Radyoyu kapattım ve küçük o anda sustu. Sonra ben artık sürekli Tuna’ya fikrini sormaya başladım. Her defasında bana sunduğu önerileri denedim ve genelde işe yaradı. “Meme istiyor”, “Seni istiyor” “Kucak istiyor”…

Bu aynı zamanda çok iyi bir de terapi oluyor onun için. Büyüğe sorular yönelterek onu da dahil etmiş oluyorsun olaya ve kıskançlığın da önüne geçmiş oluyorsun.

Yaratıcı drama hikayelerini siz yazıyorsunuz değil mi?

Tabii. Hocalarla çalışıyorum. Müfredatta çıkıyor.

Alabileceğimiz bir kitabınız var mı?

Yok, satışta olan yok. Kitapçık gibi var.

Peki, bizim bu güzel söyleşimizi okuyanlara nasıl katkı sağlayabiliriz?

Anneler sorsunlar bize, temaları onlar belirlesinler ben de senaryo belirleyeyim ve onlar da kendileri uygulasınlar evlerinde. Hangi konularda dertleri varsa yazsınlar sana, sorsunlar. Ben de hikayeleştireyim.

PS: Güzel bir haberi de paylaşayım sizlerle. Birazcık yaşı benim kadar en azından ileri olanlar bilirler. Eskiden radyoda çocuk tiyatrosu vardı hani. Radyoya adeta sarılıp dinlenen… İşte bu nostaljik eğlence yeniden Ayla Algan’la hayat bulacak. TRT radyoda Ocak ayının ikinci haftası itibariyle start alacak. Kaçırmayın derim zira kendisinden öğrenecek çok şeyimiz var.